‘Geleceğe Miras Projesi’: Bakan kapıyı 2 milyondan açtı, ödenekler yalan oldu

İZMİR- 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından arkeolojik kazı çalışmalarının 12 aya yayılmasını öngören bir proje başlatıldı. Her kazı alanına uygulanabilecek bir pratiği olmamasına rağmen proje, 2021 yılında tüm yerli kazıları, 2024 yılında ise yabancı kazıları da içine alacak şekilde genişletildi. Bölgelere göre değişen mevsim şartları, çoğu kazı başkanının farklı illerde yürüttüğü üniversitedeki asli görevleri gözönüne alınmaksızın ‘her şey turizm için’ şiarıyla projeye start verildi. Daha bu projenin doğruları ve yanlışları tartışılırken bakanlık, 2023 yılında yeni bir proje ile vites yükseltti. ‘Arkeolojiye altın çağını yaşatma’ iddiası ile ortaya çıkan yeni projenin adı ‘Geleceğe Miras’ oldu.

2023 yılında hayata geçirilen ‘Geleceğe Miras Projesi’ ilk defa Efes Antik Kenti’nde, ‘Geleceğe Miras, Sonsuz Efes’ adıyla duyuruldu. Efes’ten sonra projenin ikinci tanıtım toplantısı ise Hierapolis Antik Kenti’nde gerçekleştirildi. Bakanlığın hedefi; son 60 yılda Türkiye’de arkeolojiyle ilgili yapılanlara eş değer işi, önümüzdeki 4 yılda tamamlamaktı. Tabii bu kapsam ve hız, maddi bir tartışmayı da beraberinde getirdi ve dolayısıyla beklenen açıklama Bakan Ersoy tarafından yapıldı.

2023 yılının sonbaharında Bakan Ersoy, basına verdiği demeçlerde 2024 yılının arkeoloji alanında Cumhuriyet tarihinin en verimli sezonu olacağını ve ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında kazılar arasında ayrım yapmaksızın her kazıya minimum 2 milyon TL bütçe ayıracaklarını açıkladı.

Bu bağlamda, geçtiğimiz yıl aralık ayı içinde yaklaşık 150 kazı başkanı ile Ankara’da yüz yüze yapılan toplantıda proje hakkında bilgilendirme yapıldı ve her kazı başkanından 21 Ocak 2024 tarihine kadar kapsamlı kazı projelerini bakanlığa teslim etmeleri istenildi. Verilen talimata istinaden kazı başkanları, üniversitelerinin sömestr sonundaki iş yoğunluğuna rağmen ekip üyeleriyle birlikte hummalı bir çalışma gerçekleştirdi ve projelerini bir dosya halinde bakanlığa sundu.

‘HAFRİYAT TOPRAĞI’NIN BOYUTUNA GÖRE BÜTÇE

Ankara’daki bu toplantının ardından bakanlığın üst düzey bürokratları, projeleri değerlendirdikten sonra nisan ayı itibarıyla kazı heyetlerinin araziye çıkabileceği müjdesini verdi. Bu süreçte kazı başkanları bakanlıktan gelen her talimatı yerine getirerek kazı programları ve ekip üyeleri ile hazır bir şekilde beklediler. Bu esnada ‘Geleceğe Miras Projesi’ için bakanlıkta bir şube oluşturuldu ve yetkililer kazı başkanlarıyla bir çevrimiçi toplantı gerçekleştirdi. Söz konusu toplantıda bakanlığın bütçe konusunda ‘hafriyat toprağı’nın boyutuna göre bir değerlendirme yapacağı, gönderilecek ödeneklerin kazı çalışmalarında çıkardıkları hafriyat toprağı ile doğru orantılı olarak belirleneceği söylendi. Arkeolojik çalışmaların doğasına tamamen aykırı bu talep ile şaşkına dönen kazı başkanları her ne kadar imkanlar ölçüsünde bunun olamayacağını/olmaması gerektiğini dile getirmeye çalışsalar da gelinen nokta bakanlık politikalarına yön verenlerin bilimsel bakış açısından tamamen uzak, kazı çalışmalarına bir müteahhit gözünden öteye bakamadıklarını ortaya koydu.

İlerleyen süreçte bakanlık tarafından tüm kazı başkanlarını kapsayan bir WhatsApp grubu oluşturuldu ve bu kanaldan bilgilendirme yapılmaya başlandı. Ancak mayıs ayına gelindiği halde kazıların bütçesi veya ne zaman başlayabileceklerine dair hiçbir bilgi kazı başkanlarıyla paylaşılmadı. Öte yandan, medyada çoğunlukla turistik bölgelerde çalışan bazı kazı başkanlarının oldukça yüksek bütçelerle kazılarına başladığı haberi yayılmaya başladı. Yine basına yansıyan haberlerde bazı kazıların mayıs ayından bu yana çalışmalarını yürüttükleri ve ekim ortasına kadar da bu şekilde devam edecekleri açıklandı. Kazılar arasında bu şekilde ayrım yapılması ise çoğunluğu oluşturan kazı başkanları arasında huzursuzluk yarattı.

‘SADECE YÖNETİCİLER MESAJ YAZABİLİR’

Haziran ayı itibarıyla üniversitelerin rutin işleri azalıp heyetlerin araziye çıkma zamanı gelmesine rağmen ‘Geleceğe Miras Projesi’nden herhangi bir ödenek gelmedi. Böylece üniversitelerin tatile girmesi ile geleneksel olarak haziran ayında başlayan kazılar, bu ayı da ödenek bekleyerek geçirdi. 24 Haziran tarihinde 2 kazı başkanı WhatsApp grubunda “Kazılar hakkında ne zaman bilgilendirme yapılacak? ” diye sordu. Ancak bu mesajın hemen arkasından grup yöneticileri grubun ayarını, ‘sadece yöneticiler mesaj yazabilir’ şeklinde değiştirdi ve o günden bu yana bakanlık yetkilileri bu gruptan herhangi bir bilgilendirme yapmadı. ‘Geleceğe Miras Projesi’yle en az 2 milyondan kapı açan bakanlık, kazılara henüz bu projeden ödenek göndermedi. Kazı başkanları, her yıl olduğu gibi rutin olan yatırım kalemi ve DÖSİM’den gelen 150-300 bin liralık ödeneklerle çalışmalarına başladı.

Bundan sonra gelecek/gelebilecek ödenek miktarı hakkında bilgilendirilmedikleri için önünü göremez durumda olan pek çok kazı başkanı bu ödenek ile ancak arazide temizlik çalışmalarını başlatabilmiş durumda. Kazı başkanları, bağlı bulundukları üniversitelerinden veya yerelden sağladıkları imkanlarla arazide çalışmalarını devam ettirmeye çalışıyor. Kazı başkanlarından minimum 2 milyon liralık kazı projesi ile birlikte 12 ay boyunca durmaksızın çalışmalarını isteyen bakanlık, son derece yetersiz olan bu ödeneklerle çalışmaların yürütülmesini bekliyor. Kazıların çoğunluğuna, ağustos ayına gelinmesine rağmen ödenek gönderilmezken turizm geliri olan bazı kazılara para akıtılıyor. Ancak bu kez de bu kazılardan hızlı kazı yaparak eser çıkarmaya yönelik bir politika izlemesi bekleniyor.

‘ÇIKARTTIĞIN ESERLER TURİSTİ ETKİLEMİYORSA SANA BÜTÇE YOK!’

Efes, Laodikya gibi zaten büyük miktarda ödeneklere sahip turistik bölgelerdeki kazılar hariç kısıtlı ödeneklerle çalışmalarını sürdürmeye çalışan kazı başkanları, sponsor veya kendi çabalarıyla buldukları diğer destekler olmazsa kazıları sürdürmenin neredeyse imkansız olduğunu belirtiyor. Hatta bazı kazı başkanları ödenek daha fazla gecikirse çoğu kazının başlamadan sona ereceğini ifade ediyor. Bakanlığın her geçen yıl kazılar arasında daha derin bir ayırım yapmasının artık camiada daha fazla hissedilir olduğunu söyleyen bir kazı başkanı, “Bir tarafta ‘gişe geliri’ olan ve anıtsallık içeren ‘turistik kazılar’, diğer tarafta ‘bilimsel kaygı’ ile yürütülen gösterişsiz buluntuların olduğu kazılar! Bu aslında arkeolojinin başlangıç aşamasında, yani 19’uncu yüzyılda gördüğümüz bir durum. Arkeolojinin ziyaretçilere ve turizme odaklandığı bu dönemin üzerinden neredeyse 100-150 yıl geçmiş olmasına rağmen son yıllarda bakanlığa hakim olan irade bunu yansıtıyor. Yani denilmek isteniyor ki; ‘çıkarttığın eserler anıtsal değilse, turisti etkileyecek kadar estetik değilse sana bütçe yok’” ifadelerini kullanıyor.

‘BAKAN, ARKEOLOJİYİ OTELLERİNİN MENÜSÜNE DAHİL ETMEK İSTİYOR’

“Bakanın zikrettiği bu paralar gerçeği yansıtmıyor. Lafla peynir gemisi yürümez” diyen bir kazı başkanı şunları anlatıyor:

“Ödeneklerin Cumhurbaşkanı’nda onayda olduğunu söylüyorlar ama bu arada bizim kazı sezonumuz bitecek. Zaten ödenek gönderseler bir dert göndermeseler ayrı dert. Ödenek gönderdikleri turistik kazılar hızlı gitsin diye devreye firmaları sokmaya başladılar. Bilimsel kazılar, ihale kanunu çerçevesinde teknik şartname ile yapılacak bir şey değil. Eskiden kimse bize kaç metrekare toprak kazdın diye sormazdı. Madem öyle biz çekilelim kazıyı müteahhitler yapsın, biz tribünden seyredelim. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kepazelik göremezsiniz. ‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında bizden kazılacak alanların metrekaresini istediler. Düşünün bunca yıldan sonra bize bunlar hesaplatıldı. Bunun adı arkeolojik alanları turizm sektörüne kurban etmek. Bakan, arkeolojiyi turizme dekor yapmak, otellerinin menüsüne dahil etmek istiyor. Efes’te bir agora daha kazdığınızda turist sayısı ona mı katlanacak? Kazı başkanlarını böyle bir maratona neden sokuyorsunuz?“

‘HERKES ÇOK KIZGIN AMA KONUŞAN YOK’

Kültür Bakanlığı’nın yanlış politikaları nedeniyle Türkiye’de arkeolojinin çok kötü bir noktaya doğru gittiğine dikkat çeken bir kazı başkanı, “Bakan, canı istediğinde birilerine kazı veriyor canı istediğinde birilerinin kazısını elinden alıyor. Akıllara zarar bir süreçten geçiyoruz, içim çok acıyor. Özellikle turist gelecek kazılara yatırım yapılması çok yanlış. Bu insanlar için hangi eser nerden çıkmış, nasıl belgelenmiş bunların hiçbiri önemli değil. Ancak Bakan’ın anlamadığı bir şey var: Biz eser bulmak için kazı yapmıyoruz. Arkeolojinin amacı eser bulmak değil! Maalesef kazı başkanları olarak bizler ses çıkarmadıkça bir sonraki yıl çok daha büyük baskılara maruz kalacağız. Hepimiz çok kızgınız ama konuşan yok, herkes gölgesinden korkuyor. Herhangi bir konuda itiraz ettiğimizde bize kazınızı kapatırız diye sopa gösteriyorlar” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Görüştüğümüz bir yetkili ise kendilerinin de bu durumdan çok rahatsızlık duyduklarını belirterek, “Bizler de bu yeni uygulamaları onaylamıyoruz. Her gün başka bir talimat geliyor. Fakat ne yazık ki sesimizi çıkaramıyoruz, önerilerimizi veya geçmiş tecrübelerimizi dikkate alan, bizi dinleyen yok. Şaşkınız, neyi neresinden tutacağımızı bilemiyoruz. Kazı başkanlarının sordukları sorulara hiçbir şekilde yanıt veremiyoruz. Sonucunda bir çözüm de üretemiyoruz” diye konuştu.